Genel Yayın No: 27
Tasavvuf Kitaplığı: 6
TÖVBE ÂDÂBI
S. Yakup Elhüseynî
Tashih: Harun Tanır, Mükerrem Mete
Kapak Tasarımı: Mehmet Avcı
İç Düzen: M. Vehbi Ümit
Baskı: Carmen Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.
Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 3. Kat
No: 22-23-27-28-31 Topkapı - Zeytinburnu/İstanbul
Matbaa Sertifika No: 49473
2. Baskı, Haziran 2025
Sertifika No: 74217
ISBN: 978-625-97328-5-5
© Serhend Yayınları
www.serhendyayinlari.com
kitap@serhendyayinlari.com
Bu eserin tüm yayın hakları
Dehlevi Basın Yayın Dağıtım A.Ş.'ye aittir.
Allah Teâlâ tövbemizi kabul etsin. Yüce Rabbimiz girdiğimiz bu hayırlı yolda yâr ve yardımcımız olsun. Bir mürşid-i kâmilin terbiyesine girmekten maksat İslâm'ı güzelce yaşamaktır. Dinimizi daha iyi yaşayabilmek için tövbe ettik ve bir mürşid-i kâmile intisap ettik.
Tövbe, kulun işlediği günaha pişman olup günahtan yüz çevirerek Allah Teâlâ'ya yönelmesidir. Yalnızca Cenâb-ı Hakk'a tövbe edilir ve tövbeleri sadece Yüce Rabbimiz kabul eder.
Kendi başına tövbe etmek mümkünse de tövbeyi muhafaza etmek zordur. Bir mürşid-i kâmille birlikte tövbe etmenin hikmeti de budur.
Mürşid-i kâmil bizden evvela işlediğimiz günahlara tövbe etmemizi ister. Çünkü tövbe dinimizin emridir. Biz bu yola daha iyi bir kul olabilmek için giriyoruz. Öyleyse önce günahları terk etmeye karar vereceğiz ki güzel kulluk yolunda mesafe alabilelim. Zira günahları terk etmezsek tasavvuf yolunda ilerleyemeyiz.
Mürşid-i kâmilden fayda görebilmemiz için bazı usullere riayet etmemiz gerekiyor. Bu her işte böyledir. Bir anne-babanın evladına, bir öğretmenin öğrencisine, bir doktorun hastasına faydalı olabilmesi için birtakım kurallara, kaidelere uymak lazımdır.
Yolumuzda mürşid-i kâmilden istifade edebilmek için üç mühim esas vardır. Bunlar mürşide karşı ihlâs, muhabbet ve teslimiyettir.
İhlâs kelimesi sözlükte “saflaştırmak, gereksiz ve zararlı şeylerden arındırmak” anlamlarına gelir. İhlâsı samimiyet olarak da tarif edebiliriz. Tasavvufta bizden beklenen ihlâs ise mürşidimize karşı sadık olmaktır. Mürid bütün velileri sevmelidir ama manevi terbiyesinde sadece mürşidine bağlı kalmalıdır. Hatta dünya gavslarla, kutuplarla dolu olsa bile gözü şeyhinden başkasını görmemelidir. Hakikaten de böyle değil midir? Sürekli doktor değiştiren bir hasta tedavi olabilir mi? Veya durmadan öğretmen değiştiren bir öğrenci başarılı olabilir mi? Mürşid-i kâmile samimiyetle bağlanmalıyız ki tam anlamıyla fayda görebilelim.
Muhabbet sevmek demektir. Tasavvuf gönül işidir. Sevmeden, benimsemeden, zorlamayla olmaz. Mürşid-i kâmil bizim iyiliğimizi ister, bizi hayra davet eder. Biz de onu ne kadar çok seversek ondan o kadar fazla istifade ederiz.
Allah Teâlâ nasip ettikçe müridin mürşidine karşı muhabbeti artar. Müridin "Şeyhime muhabbetim az" diye vesvese yapmasına gerek yoktur. Edebe riayet etmesi ve gayret etmesi yeterlidir.
Dinimiz “İslâm” ile “teslimiyet” kelimeleri aynı kökten gelir. Müslümanlık bir anlamda Allah Teâlâ'ya teslim olmaktır. Tasavvuftaki teslimiyet de günahları terk etmek, sevapları çoğaltmak içindir. Yoksa şeyhin şahsına teslim olmak, aklı kiraya verme anlamında değildir.
Akıllı insan ehliyetli rehbere teslim olur. Akıllı hasta doktora gider, doktorun sözünü dinler. Zaten başka türlü doktordan istifade edilemez. Hekimler her zaman hastaların hoşuna gidecek tedaviler uygulamaz. Ama nefsimizin hoşuna gitmeyen tedaviler de bizim sağlığımız içindir.
Teslimiyet üç adımda gerçekleşir. Birinci adım müridin hasta olduğunu kabul etmesidir. İkinci adım doktoruna yani mürşidine güvenmesidir. Üçüncü adım mürşidinin verdiği reçeteye harfiyen uymasıdır.
İntisap, bir mürşidin terbiyesine girmek, onu şeyh kabul etmek demektir. Bizim yolumuzda intisap tövbe ile birlikte gerçekleşir. Tövbenin sonunda intisap sözleri söylenir.
Tövbe ile intisap ederken abdestli olmak şart değildir ancak abdestli olunması daha iyidir.¹
Tövbe ile intisaptan sonra görevli kimsenin anlattığı “Sekiz Şart Âdâbı” dinlenir. Bu âdâpları dinlemek şarttır, usul böyledir. Kitaptan veya kâğıttan okumak dinlemenin yerine geçmez. Ancak ilk defa dinleyenlerin dinledikten sonra kitaptan veya kâğıttan okuması faydalı olur. Çünkü dinlerken bazı hususları kaçırabilirler, anlayabilirler veya sonradan unutabilirler. Bu eserimiz de bu vesileyle kaleme alınmıştır.
1 Özel halde bulunan hanımlar tövbe ile intisap edebilirler. Ancak sekiz şarttan oluşan tövbe âdâbını bu durumları bittikten sonra yaparlar.
Mürşid-i kâmilin müridi olabilmek ve manevi terbiyenin başlaması için sekiz şart mutlaka yapılmalıdır, âdâp böyledir. Sekiz şart bir defaya mahsustur. Her gece yeniden yapılmaz. Yatsı namazından sonra bütün işler bitince, yatmadan önce yapılır.
İlk olarak abdest alınır. Hanefiler “Niyet ettim Allah Teâlâ’nın rızası için abdest almaya” diye niyet eder. Şâfiîler ise yüzlerini yıkamaya başladıkları anda “Niyet ettim Allah Teâlâ’nın rızası için küçük abdestsizliği gidermeye” diye niyet eder.
Bu şartı yerine getiren kişi tövbe niyetini sürekli kalbinde tutmaya çalışır. Her uzvunu yıkadığında o uzvuyla işlediği günahlara samimi pişmanlık duyar. Resûlullah Efendimiz'in [sallallahu aleyhi vesellem] müjdelediği gibi, abdest suyunun son damlasıyla birlikte o âzası ile işlediği günah kirlerinin döküldüğüne inanır, böyle ümit eder.
İkinci şart gusül abdesti almaktır. Hanefiler “Niyet ettim Allah Teâlâ’nın rızası için gusül abdesti almaya” diye niyet eder. Şâfiîler ise vücutlarına suyu ilk döktükleri anda “Niyet ettim Allah
Teâlâ’nın rızası için büyük abdestsizliği gidermeye” diye niyet eder.
Kişi, aynı ilk şartta olduğu gibi gusül abdesti alırken de tövbe niyetini sürekli kalbinde muhafaza eder. “Allahım, ben vücudumun ancak dışını yıkayabiliyorum. Sen de içimi rahmet, mağfiret ve marifet nuruyla temizle” diye kalbinden geçirir. Gusül boyunca avret mahallini örtmeye mümkün olduğunca gayret etmelidir.
Üçüncü şart iki rekât tövbe veya istihâre namazı kılmaktır. Bu namazlar, sünnet namazlardandır. Hadis-i şeriflerde övülmüş ve tavsiye edilmişlerdir. “Niyet ettim Allah Teâlâ’nın rızası için tövbe namazı kılmaya” veya “Niyet ettim Allah Teâlâ’nın rızası için istihâre namazı kılmaya” diye niyet eder. Kazâ namazı olan Şâfiîler sabah namazının kazâsına niyet eder.
Kılacağı namazın birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kâfirûn sûresini, ikinci rekâtında İhlâs sûresini okur. Bu sûreleri bilmiyorsa bildiği sûreleri okuyabilir.
Bundan sonra âdâp üzere oturur ve geriye kalan diğer bütün vazifeleri (dört, beş, altı, yedi ve sekizinci şartlar) âdâp üzere oturarak yapar.
Dördüncü şart tövbe etmektir. Mürşidle birlikte tövbe ederken söylenen cümleleri kendi duyacağı bir sesle üç kere tekrar eder. Bu cümleler şöyledir: “Yâ Rabbi, bütün yapmış olduğum günahlardan ben pişmanım. Keşke yapmasaydım. İnşallah bir daha ben yapmayacağım.”
Kişi bu ifadeleri, büluğ çağından beri işlediği günahları hatırlayarak ve samimi pişmanlık duyarak söylemelidir. Bu âdâptan sonra gözlerini kapatır ve geriye kalan bütün şartları (beş, altı, yedi ve sekizinci şartlar) gözleri kapalı yapar.
Beşinci şart kişinin kendi duyacağı bir sesle en az yirmi beş, en çok yetmiş beş defa “estağfirullah” demesidir. Sâdâtların bu husustaki tavsiyesi otuz üç defa söylenmesidir.
“Estağfirullah” sözü “Allahım beni affetmeni diliyorum” anlamına gelir. Gavs-ı Sânî hazretleri [kuddise sirruhû] istiğfar ederken “estağfirullâh”
sözünün derin bir hissiyatla, yavaş yavaş, kalbe indirilerek söylenmesini tavsiye etmiştir. İşlenen günahlar kalbi karartır. İstiğfar ise kalbi nurlandırır ve böylece günahların izini, pasını siler.
Altıncı şart sekiz defa Fâtiha okuyup hediye etmektir. Fâtiha hediye edilecek on altı sâdât-ı kirâm efendimizin [kaddesallahu esrârahüm] ismini ezbere bilmeyen kişi öncelikle Fâtiha sûresini sekiz defa peş peşe okur. Sonrasında, “Yâ Rabbi, okumuş olduğum bu Fâtiha’ları Resûlullah Efendimiz'in [sallallahu aleyhi vesellem] Ravzasına, âlinin ve ashabının ruhlarına, ayrıca bana sekiz şart talimatında isimleri söylenen zatların ve mürşidim Şeyh Seyyid Muhammed Sâki Bilvânisî hazretlerinin ruhlarına hediye ettim, kabul ve vâsıl eyle” der. Ardından sâdât-ı kirâm efendilerimizi [kaddesallahu esrârahüm] karşısında düşünerek, “Mürşidimden rica edin, benim halimle ilgilensin.” der.
En son mürşidini karşısında düşünerek, “Mürşidim, sultanım Seyh Seyyid Muhammed Sâkî Bilvânisî hazretleri [kuddise sırruhû]; Peygamber Efendimiz’den [sallallahu aleyhi vesellem] rica edin, Allah Teâlâ’nın tövbemi kabul etmesi için
bana şefaat etsin. Sultanım, benim halimle ilgilenin, bana himmet edin” der.
Sekiz Fâtiha’yı okurken ilk Fâtiha’da eûzü besmele çeker. Diğer Fâtiha’larda ise sadece besmele çekmesi yeterlidir. Ancak kişi dilerse bütün Fâtiha’larda eûzü besmele çekebilir.
İsimleri ezbere bilenler her Fâtiha’yı ayrı ayrı sâdât-ı kirâm efendilerimize [kaddesallahu esrârahüm] talimatta anlatıldığı şekilde ikişer ikişer hediye ederler ve istimdat isterler.
Yedinci şart dünyevi lezzetleri yok eden ölümü tefekkür etmektir. Ölüm rabıtasının süresi en az on dakikadır.
Kişi ölüm döşeğinde olduğunu hayal eder ve şöyle düşünür: “Dünyaya ağlayarak gelmiştim, şimdi bütün ömrümü gözümün önünden geçiriyor ve dünyadan gülerek ayrılmayı ümit ediyorum.”
Kişi; sekerât halinin zorluğunu, şeytanın imanı çalmak için başvurduğu hileleri, Allah Teâlâ’nın izniyle mürşid-i kâmilin son nefesteki himmetini tefekkür eder. Yıkanma, kefenlenme, teneşire
konma, cenaze namazının kılınması, defnedilme, kabir sorgusu vb. üzerine detaylıca düşünür. Böylece insan Allah Teâlâ’dan başka sığınılacak kimse olmadığını ve kendisine ancak hayırlı amellerinin fayda vereceğini anlar. Ölümden sonra işlediği günahlar sebebiyle sıkıntı çekeceğini idrak eder. Bu günahları işlemesine sebep olan dünya sevgisinin değersizliğini görür ve ibret alır. Son olarak ümit üzere, kabrinin cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüştüğünü hayal eder.
Sekizinci şart mürşid rabıtası yapmaktır. Mürşid rabıtasının süresi en az on dakikadır.
Kişi mürşidinin karşısında heybetle oturduğunu hayal eder.² Şeyhinin iki kaşının arasından çıkan nurun ağzından kalbine aktığını, kalbinden bütün vücuduna yayıldığını düşünür. Bunları düşünürken mahcubiyetle başı öne eğiktir. Kalbini adeta boş bir kaba benzetir, mürşidinin Allah Teâlâ’nın izniyle bu kabı doldurmasını ümit eder. Nitekim ağaç meyveye, bulut yağmura vesile olduğu gibi kâmil mürşid de Cenâb-ı Hakk’ın rahmetine, ihsanına vesiledir.
2 Hanımlar rabıta yaparken mürşidin zahirini düşünmezler, mürşidi bir nur şeklinde düşünürler.
Sonra en az yirmi beş, en çok yetmiş beş defa “estağfirullâh” diyerek gözlerini açar. Sâdâtların bu husustaki tavsiyesi otuz üç defa “estağfirullah” demektir. Ardından kalkıp uyumaya gider, sünnet olduğu üzere yüzü kıbleye gelecek şekilde sağ tarafına yatar.
Bu şartlar, tövbe ile birlikte intisap edildikten sonra mümkünse ilk gece yapılmalıdır. İlk gece yapılamazsa ikinci gece, yine yapılamazsa üçüncü gece yapılabilir. Herhangi bir mazereti olmayan kimsenin ilk üç gece içerisinde bu tövbe âdâbını yapması gerekmektedir. Ancak hastalık, yolculuk, kadınların özel halleri gibi ciddi bir mazereti olan kimseler tövbe âdâbını daha sonra da yapabilirler.
Bu şartların yapıldığı gece -hastalık, sahur vb. bir durum olmadığı sürece- sabah güneş doğana kadar bir şey yenilip içilmez. Ancak sekiz şart yerine getirilip bir müddet yattıktan sonra yiyip içmek âdâbı bozmaz. Yine de güneş doğana kadar yiyip içmemek daha evladır.
Yine bu şartların yapıldığı gece, zaruri ihtiyaç dışında dünya kelamı konuşulmaz. Mürid, âdâp
yaptığı gece, bir miktar uyuduktan sonra kalkıp namaz, zikir ve dua gibi ibadetlerini yapabilir. Mürşidi ile dilediği kadar konuşabilir.
Evli olanlar, âdâp vazifesini yaptıkları gece eşlerinden ayrı yatarlar. Ayrı yer veya yatak bulunamaması durumunda yorganın vb. ayrı olması yeterlidir.
Gece çalışmak zorunda olup âdâp yapmaya imkân bulamayanlar âdâbı gündüz yaparlar. Ancak âdâbı yaptıktan sonra uyumak için bir müddet uzanmak gerekir. Kişinin uykusu gelmese ve uyuyamasa bile bir müddet uzanması yeterlidir.
Allah Teâlâ cümlemizin tövbesini kabul etsin, tövbelerimizi nasuh tövbelerinden kılsın, son nefesimizi kâmil iman ile vermeyi nasip eylesin.
Razı olduğu kullarından olmak temennisiyle...
Rabbime emanet olunuz.
* Sâdât-ı kirâmın isimlerini ve “İlâhi ente maksûdî ve ridake matlûbî” cümlesini ezberleyenler vird talimatı alabilirler.
* Tövbe âdâbı yapıldıktan sonra hatme ve rabıta talimatı alınmalıdır.
Görünümü ona göre ayarlayacağım.